Köşe Yazıları

Dünyada ve ülkemizde rüzgar enerjisi: Yüzünü rüzgara dön!

0

Dünyada rüzgar enerjisi

Dünya Rüzgar Enerjisi Birliği (WWEA) ‘ nin 17 Ekim’ de açıkladığı yarı yıl raporuna göre; dünya rüzgar enerjisi kapasitesi,  2013’ ün ilk altı ayında 13.980 megavatın eklenmesi ile Haziran 2013 itibariyle 296.255 MW’ a ulaştı. 2012 ve 2011 yılının aynı dönemleri ile kıyaslandığında bu artışta azalma görülmektedir.  Bütün türbinler dünyadaki elektrik talebinin %3,5 kadarlık kısmını karşılıyor. Küresel rüzgar kapasitesi %5 artışta ancak 2012’ de bu artış %7 ve 2011’ de %9 idi.

Rüzgar enerjisinde geleneksel sıralamadaki ilk beş ülke; Çin (80.000 MW), ABD (60.000 MW) , Almanya (32.000 MW), İspanya (23.000 MW) ve Hindistan (19.500 MW). Toplamda %73’ lük dilimi kapsıyorlar. Yeni yatırımlar düşünüldüğünde ABD ve İspanya daha geride kalıyor böylelikle ilk 5 ülkenin toplamı %57’ e düşüyor. 2012’ de 1 GW üzeri kurulum yapan üç ülke varken ilk defa 2013’ de İngiltere’ nin eklenmesi ile 2013’ ün ilk yarısında 1 GW üzerinde kurulum yapan 4 ülke oluyor: Çin(5,5 GW), İngiltere (1,3 GW), Hindistan (1,2 GW) ve Almanya (1,1 GW).

2012 ile kıyaslandığında kapasite arttıran ülkeler: Çin, Almanya, İngiltere, Kanada, Danimarka. 2012 ile kıyaslandığında gerileyen ülkeler: İspanya, Hindistan, İtalya, Fransa ve ABD.

Açık deniz rüzgar enerjisi

30 Ekim’ de treehugger.com sitesinde yayınlanan habere göre deniz rüzgar tesisleri kurulumu 2013’ de yedi yıldır üst üste kırdığı rekorlara bir yenisini eklemeye hazırlanıyor. Geliştiriciler ilk altı ayda kapasiteye 1.080 MW daha ekleyerek dünya kapasitesini %20 oranında arttırdı. Toplam on beş ülkenin deniz rüzgar kapasitesi 6.500 MW. Yıl sonunda dünya toplamı 7.100 MW’ ı aşacaktır. 300.000 MW kapasiteli kara rüzgar enerjisi ile karşılaştırıldığında hala küçük olan deniz kapasitesi yılda %40 oranında artıyor.

Danimarka 1991 yılında dünyanın ilk deniz rüzgar çiftliğini 5 MW’ lık kapasiteli olarak Baltık Denizi’nde kurdu. 2008 yılına kadar, Danimarka’nın açık deniz rüzgar kapasitesi üç katından daha fazla oranda artış göstermiş ve 2013 yılının ortalarında 1.200 MW zirvesine çıkmıştır. Elektriğin yüzde 30’ unu rüzgardan sağlayan Danimarka, 2020 yılına kadar %50 oranını hedeflemektedir.

Danimarka denize rüzgar türbinleri koyan ilk ülke olmasına rağmen bugün toplam deniz rüzgar üretim kapasitesi bakımından İngiltere’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. İngiltere, 2013 yılının ilk yarısında yeni deniz rüzgar enerjisi türbinlerini eklemesi ile 500 MW’ a ulaşan kapasitesi ile ülke genelinde rüzgar enerjisi kapasitesini 3.400 MW’ ın üzerine çıkardı ki bu 2 milyondan fazla İngiltereli için enerji sağlanması anlamına gelmektedir.

Belçika’nın açık deniz rüzgar kapasitesi 2013 yılının ilk yarısında yüzde 20 oranında büyüdü ve 450 MW ile dünya sıralamasında üçüncü sıraya yerleşti. Almanya deniz rüzgar kapasitesi 380 MW’ a ulaştı ve yıl sonuna kadar en az 520 MW’ a ulaşması beklenmektedir. Bunun ötesinde, Alman deniz endüstrisinin 2014 ve 2015 de 1.000 MW’ lık enerjiyi şebekeye eklemesi bekleniyor.

Asya ülkeleri de deniz rüzgar enerjisi üretimine başlıyor. Örneğin Çin, 2010 yılında ilk deniz rüzgar çiftliğini kurdu. O zamandan bu yana 390 MW ile hızla dördüncü sıraya yükseldi. Resmi hedefi 2015 yılına kadar deniz rüzgar enerjisinde 5.000 MW’ a ulaşmak olan Çin 2020 yılına kadar 30.000 MW’ a ulaşmayı hedefliyor. Japonya’da, arazi dar olduğu ve nükleer enerjinin geleceğinde soru işaretleri olduğu için, deniz rüzgar enerjisi, karbon içermeyen güç kaynağı olarak büyük önem kazanıyor. 2013 yılının ilk yarısında 16 MW’ lık bir projenin açılışı yapıldı. Böylelikle Japonya’nın deniz rüzgar kapasitesi 41 MW’ a ulaştı.

Japonya’ da standart deniz türbinlerini yerleştirmek için gerekli olan sığ deniz tabanı olmadığı için geliştirilen yüzen türbin teknolojisi,  deniz rüzgar enerjisinin muhtemel geleceğini oluşturacaktır. Fukuşima kıyılarında 2 MW’ lık yüzen türbin Kasım 2013’ de elektrik üretimine başlayacak, projenin ilk aşamasının kapasitesi 16 MW. İyi performans göstermesi durumunda, 2020 yılına kadar proje kapasitesi 1.000 MW genişletilecek.

ABD Enerji Bakanlığı’na göre, doğu sahil boyunca sığ sularda 530.000 MW ile mevcut ABD elektrik üretiminin yüzde 40’ı karşılama potansiyeline sahip rüzgar gücü bulunuyor.  Derin suları ve diğer ABD kıyı bölgeler de eklendiğinde 4,1 milyon MW’ ı aşan potansiyel bulunuyor. Bu hesap,  2009 Harvard çalışmasındaki dünya çapında rüzgar enerjisi potansiyeli bulgularıyla da tutarlıdır. Çalışmaya göre dünyanın önde gelen karbondioksit yayan ülkelerinin çoğunda mevcut olan rüzgar kaynakları kolayca ulusal elektrik ihtiyaçlarını karşılama potansiyelindedir. Aslında, tek başına deniz rüzgar enerji yeterli olacaktır.

Türkiye’ nin enerji politikası

theecologist.org da 5 Kasım’ da yayınlanan bir analize göre rüzgar ve güneş enerjisi potansiyeline rağmen, önümüzdeki 5 yıl içerisinde Karadeniz kıyısında 37.000 MW’ lık 50 ile 86 arası sayıda yeni kömür santrali yapımı planlanmaktadır. Bu planlar gerçekleşirse Çin, Hindistan ve Rusya’ dan sonra Türkiye 4. sıraya yükselecek. G20 üyesi olarak bu yılın başında “fosil yakıt sübvansiyonlarının” azaltılmasını taahhüt eden Türkiye, kömür üreticilerine kurumlar vergisi indirimi, gümrük vergileri,  KDV muafiyeti ve çalışanların sigorta primlerinde devlet katkısı gibi çeşitli destekler vermiştir.  Avrupa Birliğine katılım için Türkiye’nin enerji planlarını yaparken AB’nin iklim ve yenilenebilir enerji taahhütlerini dikkate alması gerekmektedir. Avrupa Konseyi 1990 ile kıyaslandığında %80-95 oranında sera gazı salınımını azaltmayı hedeflemektedir ve bu konuda bir yol haritası oluşturulmuştur.  Güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir enerjiler için “Tarife garantisi” diğer Avrupa ülkelerine göre daha düşüktür ve 10 yıllık süreleri kapsamaktadır oysa Avrupa ülkelerinde bu süre 15-20 yılı kapsamaktadır.

Türkiye’ de rüzgar enerjisi ile ilgili bilgi aldığımız TUREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) , Türkiye’ de henüz deniz rüzgar enerjisinden elektrik üretilmese de deniz rüzgar enerjisi potansiyelinin 10.000, kara potansiyelinin ise 38.000 MW olduğunu, 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu’ ndan sonra sektörde başlayan hareketlilik ile beraber 2000 yılında 18 MW olan kurulu gücün, bugünlerde 2.800 MW civarına ulaştığını ve yıl sonu itibariyle 3000-3.300 MW civarında bir beklentinin olduğunu belirtiyor. Bu oranın karasal rüzgar potansiyelinin sadece %7 lik kısmı olduğunu ve elektriğin yaklaşık % 4 – 4,5 civarını rüzgardan karşıladığımızı geri kalan kısmını HES, doğalgaz, kömür gibi konvansiyonel üretim tesislerinden karşılandığı düşünüldüğünde 2023’teki 20.000 MW hedefini yakalamak için bugünkü şartlardan 8 kat daha fazla çalışılması gerektiği konusunda görüş bildiriyor.

Enerji ve geleceğimiz ile ilgili görüşme yaptığımız Dünya Rüzgar Enerjisi Birliği (WWEA) Başkan Yardımcısı, Marmara Üniversitesi Enerji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar; dağınık üretilebilen rüzgar, güneş, jeotermal, biokütle gibi kaynaklarla enerjimizin tamamını karşılayabileceğimizi, bu sayede yerlerine ikame edilen fosil yakıtların yol açtığı sera gazı emisyonlarının da azaltılabileceğini belirtiyor.

İlk yatırım maliyeti açısından kıyaslandığında en ucuz enerjinin rüzgardan sağlandığını rüzgarı sırasıyla güneş, biyokütle, jeotermal, doğalgaz, kömürün takip ettiğini ve en pahalı enerjinin nükleer olduğunu; kullanım açısından bakıldığında ise rüzgar enerjisinde kanat büyüklüklerinin değiştirilerek güç arttırımı (600 KW üreten kanat yerine 1 MW üreten kanat takılması gibi) yapılabildiğini ve miladını doldurduğunda ise geri dönüşüme katılıp doğaya zarar vermediğini oysa nükleer gibi kapatılma maliyetinin kurulum maliyetinden çok daha fazla olduğu enerji türlerinde ayrıca çevre tahribatının yüksek olduğunu ; rüzgar enerjisinin ilk kurulum maliyetini 5-6 yıl içerisinde karşılayabildiğini belirten Uyar’ın, nükleer enerjinin maliyetine dikkat çekmek için verdiği örnek çarpıcı;

“İngiltere nükleer santrallerini kapatma kararı aldı. Tek bir santralin kapatılma maliyeti 10 milyar Dolar. Toplam 19 santralin kapatılması 91 Milyar Sterlin. Dünyada terkedilen enerjiler Türkiye’ ye aktarılıyor. Kirli atıklarının deposu olarak kullanıyorlar. Sinop’ ta kurulacak 4 santralin sadece kurulum maliyeti 22 milyar Dolar. Toplam 4800 MW’ lık bu santrallerin kurulum maliyeti kilovat başına 4600 Dolar. Rüzgar enerjisinde kurulum maliyeti kilovat başına 1000 dolardır. 4 santralin kapatılma maliyeti ise 40 milyar Dolar. Lisanslama maliyeti ise bu hesabın içinde yok.”

Enerjinin etkin kullanımı (daha az enerji kullanımı ile aynı verimin alınması) ve %100 yenilenebilir enerji ile çözümün sağlanacağını; 2020 için hedeflenen %30 yenilenebilir enerji hedefinin %70 konvansiyonel enerjiyi savunmak yani sorundan yana olmak demek olduğunu; çözümün %100 yenilenebilir enerji olduğunun anlatılması, bu yönde kamuoyu yaratılması gerektiğini savunuyor.

İnsanlık için yenilenebilir enerjinin, kimsenin tekelinde olmadığı için eşitlik; herkes bulunduğu yerden faydalanabildiği için özgürlük; savaşılmadan elde edildiği için barış; iş göçüne gerek olmadığı için yerelde iş imkanı ve gerçek bir demokrasi anlamına geldiğini belirtiyor.

EUROSOLAR (Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği)’ ın 18-19 Kasım’ da Berlin’ de düzenlediği sekizinci Uluslararası Yenilenebilir Enerji Depolanması Konferansına katılacağını belirten Uyar;

“Artık güneş çağına girdik. Arizona’ da güneşten elektrik üreten 280 MW’ lık üretim tesisi, gün boyu tuz bataryalarına depoladığı güneş enerjisini güneş battıktan sonra 6 saat daha kullanıma imkan sağlıyor. Güneş enerjisinin depolanabilmesi ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Bu konferans batarya maliyetlerinin düştüğünü, depolamanın uygulanabilir hale geldiğini vurguluyor” dedi.

Varşova’ da sürmekte olan iklim zirvesinde gelişmiş ülkelerin önceki taahhütlerini yerine getirmekte diretmeleri görüşmeleri çıkmaza sokarken tüm ülkelerin insanlık adına yüzünü rüzgara ve güneşe döndüğü günleri bir an evvel görmemiz gezegenin geleceği açısından büyük önem arz ediyor.

 

 

Zeliha Yıldırım

You may also like

Comments

Comments are closed.