Köşe Yazıları

Üçüncü Köprü’yü neden durdurmalıyız? (1)

0

Ağaçlı Kumulları (Kaynak: Doğa Derneği – Önemli doğa Alanları Kitabı) Fotoğraf: Ali İhsan Gökçen

Üçüncü Köprü’yü neden durdurmalıyız? (2)

Daha güzergahı bile tam belli olmayan Üçüncü Köprü’nün inşaatına başlayıp 2 ayda 250 bin ağaç kesmek tam bir katliamdır. Kesilecek toplam ağaç sayısının 2,5 milyon olması da yaşadığımız dehşet hissini artırıyor. Buna bir de %85’i ormanlık arazide kurulacak olan üçüncü havalimanı için kesilecek 657 bin ağacı eklerseniz kesilecek ağaç sayısı 3 milyonu geçiyor.

Bu katliamdan dolayı üzüntü ve öfke duymamız, o ağaçların, orman ekosisteminin ve o ağaçlarla birlikte yaşayan bütün canlıların haklarına duyduğumuz saygı pek çoğumuzun Üçüncü Köprü’ye karşı olmasına yetiyor. İstanbul Boğazı üzerine üçüncü bir köprü inşa edilmesine sırf bu yüzden, “bize bir faydası olacak bile olsa” karşı çıkıyor, mücadele ediyoruz.

Ama tabii böyle düşünmeyenler de var. Üçüncü köprünün faydalarını ve zararlarını, bu kararın İstanbul halkı için yaratacağı avantaj ve dezavantajları, trafiği rahatlatıp rahatlatmayacağını, alternatiflerinin olup olmadığını, hukuksal açıdan nasıl bir durum yarattığını, İstanbul’un plan kararıyla uyumlu olup olmadığını, demokratik bir süreç işletilip işletilmediğini, kararın alınış biçiminin merkezi yönetim yerel yönetim dengesi üzerindeki etkilerini, projenin çevreye vereceği zararın biz insanlar için telafisi mümkün olmayan kötü etkiler yaratıp yaratmayacağını merak edenler ve tavırlarını buna göre belirleyenler çoğunlukta.

Üçüncü köprünün inşa edilmesine sadece ağaçların kesilmesini ve ormanlarda yaşayan canlıların zarar görmesini istemediğiniz için karşı çıkıp olaya doğa hakları açısından baksanız da, bu sorulara kayıtsız kalamazsınız. Bunun iki nedeni var: Birincisi herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değil ve biraz daha farklı düşünenlerle aynı amaç uğrunda aynı yönde mücadele etmek için buluşabilmek harika bir şey. Böyle bir ittifak yapabildiğimiz ölçüde kazanma şansımız artar. İkincisi toplumun Üçüncü Köprü konusunda kararsız olan kısmını ikna etmek için bütün argümanlar çok değerli. Asıl önemli olan gerçekleri söylemek, iktidarın yalanlarını yanlışlarını ortaya dökmek, doğru argümanlarla tartışmak. Teknik tartışmalar bazen sıkıcı da olsa, gerçek aktivizm sadece devrim yaparken dans etmeyi değil, her türlü sıkıcı tartışmayı hakkıyla yapmayı da gerektiriyor.

Bu nedenle gelin senelerdir karşı olduğumuz, sakıncalarını saya saya dilimizde tüy biten ve yapımına başlandığı anda bütün dediklerimiz doğru çıkmaya başlayan Üçüncü Köprü nasıl bir musibet, bunu bir kez daha hatırlayalım. İnsan merkezci, doğa merkezci demeden bütün gerekçeleriyle neden Üçüncü Köprü inşaatını daha fazla zarar vermeden durdurmak gerekiyor bir bir sayalım. Hatta bu yazıda eksik bırakılan gerekçeleri de okurlar tamamlasın. Ne dersiniz?

Biz yine, hem doğanın hakları, hem de İstanbul halkı açısından önemi açısından doğaya bakarak başlayalım.

1- Kuzey ormanlarına yönelik taammüden cinayet

İstanbul’un Kuzey yakası, bu coğrafyada benzeri olmayan müthiş bir orman ekosisteminden, sulak alanlardan ve deniz kıyısındaki paha biçilmez kumullardan oluşuyor. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin 13 Ekim 2009 tarihli raporuna göre İstanbul il sınırları içinde 540 bin hektar (5400 kilometre kare) ormanlık alan bulunuyor. Orman Mühendisleri Odası Başkanı Besim Sertok’un verdiği bilgilere göre Üçüncü Köprü’nün yapılacağı 260 kilometrelik güzergâhın 182 kilometresi ormandan geçiyor. Bu da, otoyolların iki yanındaki güvenlik amacıyla açılan 40×40 metre alan da eklendiğinde, 182 km uzunluğunda ve 125 metre genişliğinde yol yapımı anlamına geliyor. Toplamda sadece asfalt kaplı alan 2.275 hektar olacak. Üçüncü Köprü ve bağlantı yollarından doğrudan etkilenecek ormanlık alan İ.Ü. Orman Fakültesi Raporu’nda 5.000 hektar olarak (yaklaşık olarak bütün Belgrad ormanları büyüklüğünde bir alan)  veriliyor. Ama bu hesaba üçüncü havalaalanı ve diğer çılgın projeler ile yeni köprü ve yolların yaratacağı yapılaşmanın yaratacağı etki dahil değil.

İstanbul’un Önemli Doğa Alanları’ndan Boğaziçi. Üçüncü Köprü tam bu bölge sınırlarına yapılıyor. Kaynak: Doğa Derneği – Önemli Doğa Alanları Kitabı

Besim Sertok’a göre “yüzde 70’i orman alanlarından geçmesi planlanan proje sonucunda basit hesapla 85 bin hektar (850 kilometre kare) orman alanı, bu yolun çekim gücüyle oluşacak, orman ve hazine arazilerinin gasp ve işgal edilmesiyle ortaya çıkacak yeni yerleşimlere sahne olacak.” Bu büyüklük İstanbul ormanlarının önemli bir bölümünün yok edilmesi demek.

Yeşiller Partisi’nin 2010 yılında ele geçirdiği (o zamanki) Çevre ve Orman Bakanlığı’na ait bir resmi belgede Üçüncü Köprü nedeniyle kesilecek ağaç sayısı 1.610.372 olarak veriliyordu. Bu belgeye göre üçüncü köprünün ormanlık arazideki ana parçası 19,6 kilometre, tali yolları ise 17,86 kilometre idi ve yol için 110 metre genişliğinde bir alan açılacaktı. Ancak bağlantı yollarının inşaatı için bu belge yayınlanana kadar kesilmiş olan ağaç sayısı 896.780’i bulmuştu. Bir başka deyişle, toplamda 2,5 milyona yakın ağacın Üçüncü Köprü uğruna feda edileceği Bakanlığın yalanlamadığı resmi veriydi. Haziran ayı içinde (şimdiki) Orman ve Su Bakanlığı inşaat başladığından bu yana 2 ay içinde kesilen ağaç sayısını da açılladı: “İstanbul’un Anadolu yakasında 93.750, Avrupa Yakası’nda 151.371 ağaç kesilmiştir.” Yani toplamda 250 bine yakın ağaç kesilmişti bile!

Peki neyi kaybediyoruz?

Terkos havzası. Kaynak: Doğa Derneği – Önemli Doğa Alanları Kitabı

Kuzey ormanları ekosistemlerindeki tür zenginliği göz alıcı. Kayın, meşe ve gürgen ağaçlarından oluşan ormanlar ile kuş göçleri için büyük önem taşıyan sulakalanlar burada. Yüz binlerce sukuşu, yırtıcı ve ötücü kuş, küçük orman kartalı, yılan kartalı, küçük kartal, kara çaylak, leylek, kara leylek gibi kuşlar göç sırasında burada konaklıyor, besleniyor. Buralar binlerce karabatak, martı, gümüş martı ve küçük yeşil ağaçkakan için de üreme alanı.

İstanbul’un muhafaza ormanı olan, 7 adet su bendine sahip ve 5.500 hektar genişliğindeki Belgrad Ormanları başlı başına büyük bir biyolojik çeşitliliğe sahip. Toplam 402 bitki türü, 42 tür gündüz kelebeği, 146 kuş türü, yaklaşık 22 memeli türü, çeşitli kurbağalar ve sürüngenler, hatta 100 hektarlık bir koruma ve üretme sahasında sayıları artırılmış geyikler burada yaşıyor.

Sadece ormanlar değil, kumullar da bu bölgenin önemli bir parçası. Ağaçlı kumulları* 7 km boyunca uzanıyor. Türkiye’nin Karadeniz sahil şeridinde en zengin biyolojik çeşitliliği barındıran kumullar bunlar. Kilyos kumulları da kısmen fundalık, mera ve asit karakterli baltalık ormanlarla sınırlanmış. Nesli küresel ölçekte tehlike altındaki sahil asperulası, Kilyos peygamberçiçeği, Karadeniz salkımı, sahil sığırkuyruğu, Kilyos moru bu ekosistemlerde yer alan türlerden bazıları.

İstanbul’un Kuzey Ormanları

İstanbul’un kuzeyindeki ormanlar, aynı zamanda kentin içme ve kullanma suyu gereksinimini karşılayan ve toplam su depolama kapasiteleri 817,6 milyon m3 olan Avrupa yakasındaki Terkos, Büyükçekmece, Alibeyköy ve Sazlıdere, Anadolu yakasındaki Ömerli ve Darlık barajları ile 110 milyon m3 lük Istranca ve 145 milyon m3 lük İsaköy ve Sungurlu derelerinin havzalarını içeriyor.

Bunlardan Terkos Havzası İstanbul’un en eski su kaynaklarından biri. Alanın büyük kısmı meşe ağırlıklı karışık ormanlarla kaplı.  Fundalıklar, tatlısu ve kumul ekosistemlerini birarada barındırıyor. Gölün suyu iyi korunmuş ve hâlâ kirlenmemiş durumda. Orta Bölgesinde ayrıca Danamandıra göllerini ve sığ sulakalanları da barındırıyor. Alanda nesli küresel ölçekte tehlike altında çok sayıda bitki var. Burası da sukuşlarının yaşam ve konaklama alanı. Kış aylarından 10 binden fazla sukuşu barınıyor. Pasbaş patka, küçük orman kartalı, küçük balaban, alaca balıkçıl, nesli dünya ölçeğinde tehlike altındaki Sibirya kazı, ak kuyruklu kartal, büyük orman kartalı, uzunayaklı yarasa, Akdeniz nalburunlu yarasası, beyaz kesicidişli körfare ve Avrupa gelengisi, kırmızılı kurbağa, pürtüklü semender, kız böceği burada barınıyor. Motor Deresi çevresinde su samuru da yaşıyor.

Askeri alan olduğu için bugüne kadar korunabilmiş olan Batı İstanbul Meraları ise küçükbaş hayvanların otladığı geniş meralar ve fundalıklardan oluşuyor. İstanbul’un bitkiçeşitliliğini temsil eden son habitatlardan. Pendik sarıotu, Boğaziçi keteni gibi türlerin yanı sıra İstanbul kekiği de dünyada sadece bu alanda yetişiyor. Nesli tehlike altında beyaz kesicidişli körfare, karagözlü mavi kelebek, büyük korubeni, büyük bakır, kara mavi kelebek türleri burada yaşıyor.

Yani öncelikle bu canlılar tehlike altında.

Taş ocaklarını da unutmamak gerekiyor. Orman Fakültesi raporundan alıntılayalım:

“Daha önceki köprü inşaatlarında olduğu gibi, bu köprü ve çevre yollarının yapımında da önemli ölçüde inşaat malzemesi (taş, mıcır, çimento vb.) gereksinimi olacaktır. Özellikle köprü ve yol inşaatı sırasında kullanılacak mıcır ve benzeri malzemeler İstanbul’daki taş ocaklarından sağlanacaktır. Taş ocaklarındaki yoğun üretim sırasında oluşacak gürültü ve toz çıkışı ile birlikte, taşıma sırasında oluşacak trafik yükü, hava kirliliğine neden olacaktır. Zaten taş ocağı ve taş ocağı tesisi adı altında İstanbul orman alanlarından verilen izinler 2005 yılı itibariyle 3 milyon m2 civarındadır. Otoyol inşaatları nedeniyle mevcut ve açılacak taş ocakları, orman alanlarındaki flora ve fauna tahribinin en önemli nedenlerinin başında gelmektedir. Bu taş ocaklarındaki yoğun üretimin orman ekosistemlerine ve su havzalarına ne yönde bir baskı oluşturacağı da dikkate alınmalıdır. Ayrıca, Ağaçlı kömür havzalarında olduğu gibi yapılan tahribatın giderilmesi oldukça güçtür. Söz konusu köprünün inşaatı sırasında ortaya çıkacak hafriyatın nereye götürüleceği konusu da ayrı bir sorundur.”

Kuzey ormanları İstanbul’da yaşayan (ziyaretçiler ve turistlerle birlikte) 15 milyonluk insan kalabalığının nefes almasını sağlıyor. Karadeniz üzerinden gelen tozu tutan, İstanbul’un hakim kuzey rügarları sayesinde havayı temizleyen bu ormanlar bir anlamda kentin doğal kliması görevini görüyor.

Küresel ısınma açısından kesilecek olan milyonlarca ağacın yaratacağı karbon emisyonunu ve karbon tutma kapasitesinin azalacak olmasını bir kenara not etmek kaydıyla, orman kaybının yerel iklim üzerine etkilerinin de ağır olacağını, ormanların yerini beton-asfalt örtüsünün almasıyla kentsel ısı adası etkisinin artacağını unutmamak gerekiyor. Ayrıca ormanlar içinden geçecek karayolları egzoz kirliliği ve gürültü ile hem hayvanlar, hem de ağaçlar ve diğer bitkiler üzerindeki stresi artıracak. Kirlilik ve stres ağaçların hava kirliliğinin bir nedeni olan polisiklik aromatik hidrokarbonları daha fazla salgılayacak, üstelik yolların yaratacağı trafik orman yangın riskini artıracak.

Tabii bütün bu etkilerin tek başına köprü ve otoyollardan kaynaklanmayacağını, yapılan yeni yollar, havalimanı ve Kanal İstanbul gibi projeler nedeniyle İstanbul’un kuzeyinin yapılaşmaya açılacağını, bu bölgede yeni kentler doğacağını bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Yani sadece köprü ve bağlantı yolları değil, bu trafiğin yaratacağı çekim etkisiyle yaşanacak yeni kentleşme ormanlara yönelik taammüden cinayetin asıl nedeni olacaktır. Zaten Üçüncü Köprü’de ısrarın nedeninin İstanbul’un kuzeyini yapılaşmaya açmak olduğu sır değil. 2011 genel seçimlerinden önce açıklanan çılgın projelerden birinin de kentin Avrupa ve Anadolu yakalarında Karadeniz kıyısında iki yeni “şehir” kurmak olduğunu unutmayalım. Bu korkutucu projenin varacağı yer ormanların ve kıyıların kentleşmeye açılması ve yok edilmesidir.

Tabii Kuzey ormanları deyince çoğumuzun aklına nesli tükenmekte olan endemik türler değil ormanlarda yaptığımız yürüyüşler, bisiklet gezileri, yön koşuları, piknikler ya da sadece ağaçların altında tembel tembel yatışlarımız geliyor. İstanbul gibi dev bir metropolde yaşayan insanlar beton ve asfaltın içinde iyice kapana kısılıyor. Ormanlar tek kaçış noktamız haline geldi. Eskiden bu kentin deniz kıyılarından istediğimiz yerden denize girerdik. Boğaz kıyıları da koruluklarla kaplıydı. O günler çoktan geride kaldı. Deniz kirlendi. Koruluklar kesilip yerlerine siteler yapıldı. Eğer bu Üçüncü Köprü ve doğayı tahrip eden benzeri çılgın projeleri durduramazsak birkaç yıl sonra “eskiden kentin boğucu havasından kaçıp İstanbul’un kuzeyindeki ormanlara giderdik, ama artık onlar da yok” diyebiliriz.

Sadece bunu göze almak bile yeterince büyük bir delilik değil mi?

(Devam edecek)

Üçüncü Köprü’yü neden durdurmalıyız? (2)

* Doğa Derneği’nin sınıflamasına göre İstanbul ili sınırları içindeki şu alanların her biri birer Önemli Doğa Alanı: Boğaziçi, Terkos havzası, Kilyos kumulları, Ağaçlı kumulları, Batı İstanbul Meraları, Şile kıyıları, Ömerli havzası, Küçükçekmece havzası, Büyükçekmece gölü, Pendik vadisi ve İstanbul Adaları.

Kaynaklar:

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Doğa Hakları Çalışma Grubu – İstanbul’un Kuzey Ormanları Hakkındaki Bilgi Notu, Mayıs 2013, İstanbul

İstanbul Ünivesitesi Orman Fakültesi – Üçüncü Köprü ve İstanbul Ormanlarına Etkileri Konusunda Rapor – Hazırlayanlar: Prof. Dr Abdi Ekizoğlu, Prof. Erdal Selmi, Prof. Dr. Ahmet Hızal, Prof. Dr. Sedat Ayanoğlu, Prof. Dr. Ahmet Türker, Prof. Dr. Ömer Karaöz, Prof. Dr. Ayhan Koç, 13.10.2009, İstanbul.

Yeşiller Partisi – 2 Milyon istanbullu Kampanyası Bilgi Dosyası, Eylül 2010, İstanbul

Doğa Derneği – Önemli Doğa Alanları, 2006, İstanbul

Andrew Byfield, Neriman Özhatay, Sema Atay – Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı, WWF Türkiye, 2003, İstanbul

You may also like

Comments

Comments are closed.