Hafta SonuManşet

[Yeşil Listeler] En iyi 10 yeşil film

0

Herhangi bir kategoride tüm zamanların en iyi 10 filmini seçmeye kalkışmak kolay bir iş değil. Zaten bu tür listeler yapıldığında en başta listenin subjektif olduğunu söylemek adettendir. Benim ilk 10 listemle, sizin ilk 10 listenizde tek bir filmin/kitabın/şarkının bile kesişmemesi mümkündür. Bu listeleri eğlenceli hale getiren de bu değil mi zaten?

Üstüne bir de “yeşil liste” yapınca işler iyice karışıyor. En iyi çevre fimlerini ya da en iyi doğa filmlerini seçmek daha kolay bir iş olabilirdi. Ama “yeşil” deyince işin içine bir sürü başka değer, ilke, anlayış ve bambaşka bir kültür anlayışı giriyor. Bu anlayışlar da kişiler arasında değişiklik gösterebiliyor. Derin ekolojist bir bakış mı, daha sol bir bakış mı, daha anarşist bir bakış mı? Bu liste bunların hepsinin olduğu, saf yeşil bir liste mi olsa yoksa? Neyse…

Bir kez en iyi 10 yeşil film deyince, ben de işe bazı kurallar koyarak başladım. Öncelikle bu liste sadece kurgusal filmlerin listesi, belgeseller yok. Yeşil belgesellerle ilgili ayrı bir liste yapabiliriz, çok da iyi olur. Ekolojik felaket filmleri de, başka bir listenin konusu olabilir. Elbette yeşil deyince ekolojik krizi, ekolojik kriz deyince ekolojik felaketleri görmezden gelemeyiz. Ama bu listeyi, özellikle elemeye çalışmasak da, felaket filmleriyle doldurmak istemedik. Yeşil bilim kurgu filmler de, yine özellikle elemeye çalışmasak da, aynı şekilde başka bir listenin konusu olacakmış gibi görünüyor.

Öte yandan en iyi filmler deyince, filmin konusundan da önce, iyi bir film olması ön plana geçiyor. Anlatımı, sinema dili, sinema tarihindeki yeri, hepsi göz önüne alınmak durumunda. Bu filmlerin hepsi “iyi filmler” olmak zorunda.

En iyi ilk 10 seçmenin en zor yanlarından biri de çok sayıda iyi filmi elemek zorunda kalmamız. Nasıl olup da bu listede olmaz dediğiniz filmler, iyi olmadıkları için burada yok demek değil yani. Bize göre en iyiler arasına girememiş, ya da belki yeşil olma kriterlerimize tam uymamış demek.

Listeyi oluştururken Yeşil Gazete ekibi olarak aramızda epeyce tartıştık. Ama sonuçta bu liste Yeşil Gazete ekibinin önerileriyle şekillenen benim listem oldu. Tamamen farklı bir en iyi 10 yapmak her zaman mümkündür, kapılarımız da açıktır. Gelecek haftalarda bambaşka temalarda, bambaşka listeler de gelecek.

Listeye geçmeden bir de istatistiksel not ekleyelim: Listedeki filmler içinde 5 Amerikan, 2 Japon, 1 Alman, 1 Fransız ve 1 Türk filmi var. Listede bir animasyon filmi ve bir müzikal var, ama özellikle yeşil animasyon filmlerinin bir listeyi hakedecek kadar çok sayılabileceğini ekleyelim. Listedeki filmlerin üçü nükleer ile ilgili, ikisi şiddet karşıtı, biri komedi. Filmlerin arasında altmışlı yıllardan 1, yetmişli yıllardan 3, seksenlerden 3, 2000 sonrasından da 3 film var. Yeni filmlerin çokluğunda (ki tüm zamanlar iddiası taşıyan bir liste için 2000 sonrası 3 film bence çok), hafıza ve seyredilebilirlik faktörünün etkisini küçümsememek gerekir. Ama klasik dönemden bir film bile olmaması bence de garip. Belki kriterler biraz daha zorlansa klasik filmlerden de listeye girenler olabilirdi. (Örneğin John Ford klasiklerinden “Vadim O Kadar Yeşildi Ki” bu listeye yakışırdı, ama filmin ana temasını biraz zorlamak gerekirdi.)

Son bir söz: Elbette bu listeyi yaparken izlediğimiz filmlerle sınırlı düşünmek zorundaydık. Bilmediğimiz veya bilsek de izlemediğimiz filmler liste dışında kaldı. Bu eksiği de siz kapatabilirsiniz. Lütfen listeyle ilgili yorumlarınızı, itiraz ve önerilerinizi aşağıda, yorum bölümünde bizimle paylaşın. Böylece liste genişlesin, zenginleşsin, yeni filmler öğrenmiş olalım. Listeciliğin en eğlenceli yanını unutmayalım: Tartışalım.

İşte tüm zamanların en iyi 10 yeşil filmi. 10’dan geriye doğru sayıyoruz:

10- Silkwood – Mike Nichols (1982) – Meryl Streep, Kurt Russell, Cher

Bu biyografik film bir nükleer karşıtı klasik. Filmde Oklahoma’da, teknisyen olarak çalıştığı Kerr-McGee Cimarron plütonyum yakıt fabrikasında hatalı üretilen plütonyum-uranyum yakıt çubuklarının, nasıl hatasızmış gibi gösterilerek nükleer santrallere gönderildiğini saptayan Karen Silkwood’un, nasıl şirket tarafından “bir kazaya kurban” gitmiş gibi gösterilerek ortadan kaldırıldığının hikayesi anlatılıyor. Karen Silkwood işçi sendikasındaki faaliyetleri ve gerçeğin peşinden koşma cesaretini hayatıyla ödüyor. Gerçek bir hikayenin anlatıldığı film radyasyonun ne olduğunu, yakıt fabrikasında çalışan işçilerin nasıl bile bile kanser olmaya sürüklendiğini, nükleer endüstrinin mafyöz yapısını yansıtıyor. Meryl Streep’in Karen Silkwood performansı da akıldan çıkacak gibi değil.

9- Hair – Bırak Güneşi İçeri Girsin – Milos Forman (1979) – John Savage, Treat Williams, Beverly D’Angelo

Bir Broadway müzikali olan Hair’in bu mükemmel sinema uyarlaması, 1968 hareketi ve çiçek çocukları üzerine. Vietnam savaşına karşı, şiddete karşı, muhafazakar değerlere ve burjuva ikiyüzlülüğüne karşı müthiş bir eleştiri. Galt MacDermot’un Soul, Motown, Rock melezi müziği harika. Finaldeki ‘Let the sunshine in’i her dinlediğimde hala tüylerim ürperir. Şiddet karşıtı, şenlikli hippi kültürü yeşil hareketin ayak seslerini yansıtıyor. (Film 1979’da yapılsa da, müzikalin Broadway’da ilk sahneye konduğu tarihin 1968 olduğunu hatırlatalım). Bence dört dörtlük bir yeşil film bu.

8- Into the Wild – Sean Penn (2007) (John Krauker’in aynı adlı romanından) – Emile Hirsch, Marcia Gay Harden, William Hurt

[Durukan Dudu anlatıyor] Sean Penn’in yönetmeliğini yaptığı film, Christopher McCandless’in gerçek “yolculuk” hikayesini kimi kah ağlatıp kah gülümseterek, ama her daim imrendirerek anlatıyor. “Genç bir adamın sahip olduğu her şeyi ve herkesi bırakarak yollara düşmesini, doğada ve gönüllü sadelikle sarılı komünlerde yaşayarak hayatını anlamlandırma serüvenini adımlamasını anlatıyor ve mutluluğun ne olduğunu sorguluyor bu film” desek, yeterli olmayacak aslında.Toplumun, özellikle de gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumların bireylere dayattığı ahlak kodları ve “yaşanması gereken yaşam” şablonlarını reddederek Christopher’un iyi bir üniversiteyi iyi bir dereceyle bitirmiş ve gayet renkli bir sosyal hayatı olması “Canım onun zaten sorunları vardı, ondan kaçtı toplumdan” bahanelerine sığınmasını da engelliyor seyircinin. Eddie Vedder’ın muhteşem müzikleriyle bezeli film, izleyicide yaşadığı hayatı temelden sorgulama, muhtemelen uzun zamandır kopuk yaşadığı hayallerine yeniden sarılma, radikal değişim planları yapma gibi etkiler göstermesiyle ve özellikle melankolik, “insanlar neden bu kadar saçma?” sorgulamasının yapıldığı gecelerde tekrar tekrar izlenmek istenmesiyle ünlü. Bir son not olarak şunu da geçelim: Filmde, oldukça iştah açıcı ve “gitmek lazım abi!” dedirtici doğal yaşam görüntülerinden de bolca var.

7- Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (Dr. Garipaşk: Kaygılanmayı Bırakıp Bombayı Sevmeyi Nasıl Öğrendim?) Stanley Kubrick (1964) – Peter Sellers, George C. Scott, Sterling Hayden

Stanley Kubrick’in 1962 Küba füze krizinde dünyanın nükleer savaşın eşiğinden son anda dönmesinin ardından yaptığı bu müthiş nükleer karşıtı kara komedi, çılgın bir Amerikalı generalin, bir atom bombasını Sovyetler Birliği’ne doğru yola çıkarmasının ardından yaşananları anlatıyor. Soğruk savaş ve hala süren nükleer tehdit üzerine bir klasik olan filmde özellikle üç ayrı karakteri canlandıran Peter Sellers olağanüstü. Nükleer caydırıcılık denen şeyin saçmalığını bundan daha güzel anlatan başka bir eser yaratılmış olduğunu sanmıyorum. Film Amerikan Film Enstitüsü’nün yüzyılın en iyi filmleri listesinde 26., en iyi komedi filmleri listesinde 3. sırada. Yeşil hareketin aslen nükleer savaş karşıtı hareketin içinden doğduğunu unutmamak gerek. Bu nedenle Dr. Strangelove da en iyi yeşil filmlerden biri.

6- L’Ours (Ayı) – Jean-Jacques Annaud (1988) – Ayı Bart, Yavru Ayı Douce, Tchéky Karyo

Başrollerini bir yetişkin ve bir yavru ayının paylaştığı olağanüstü bir doğa filmi. James Oliver Curwood’un The Grizzly King adlı 1916 tarihli romanından uyarlanan film hemen tamamen sözsüz bir doğa güzellemesi sayılabilir. Annesi ölen bir yavru ayının, avcıların elinden zor kurtulan yaralı bir erkek ayıyla geliştirdiği dostluğu anlatan filmin neden yeşil olduğunu anlatmaya gerek olmadığı sanırım ortadadır. Hem başrollerini iki boz ayının oynadığı bir film de en iyi 10 yeşil film listesine girmeyecek de, ne girecek?

5- Bal – Semih Kaplanoğlu (2010) – Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu, Tülin Özen

Listenin en yeni filmi, Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf Üçlemesi’nin son filmi olan Bal. Aralarında 60. Uluslararası Berlin Film Festivali En İyi Film Altın Ayı Ödülü’nün de olduğu sayısız ödül kazanan film, Kaçkar dağlarında çekilmiş. Üçlemedeki Yusuf karakterinin çocukluğunu anlatan filmde Karadeniz’in dağ köylerinde, doğanın içinde geçiyor. Derin ve sessiz ormanlar, doğanın ortasında, yaylaların, dağ kıvrımlarının, ormanların doğal bir uzantısı olan yayla evlerinde yavaş, ama doğayla mücadele içinde süren bir yaşam. Filmde beni en çok etkileyenin şenlikli alet kullanımı olduğunu eklemeliyim. Türk sinemasında yeşil bir film olarak nitelendirilebilecek nadir filmlerden biri olan Bal, kesinlikle son yılların en iyi eserlerinden biri.

4- China Syndrome (Çin Sendromu) – James Bridges (1979) Jane Fonda, Jack Lemmon, Michael Douglas

Aynı zamanda bugüne dek yapılmış en iyi gazetecilik filmlerinden biri de olan China Syndrome, bir nükleer santralda örtbas edilmeye çalışılan bir nükleer kazanın gazeteciler ve namuslu bir bilim insanı tarafından ortaya çıkarılmasının hikayesi. Tam bir gerilim filmi. Özellikle de benim gibi nükleer felaketlerden ödü kopan biriyseniz, son sahneye kadar diken üzerinde izleyebilirsiniz. Film nükleer endüstrinin (ve yardakçısı olan medya yöneticilerinin) yalancılığını, sahtekarlığını ve nükleer enerji denen şeyin güvensizliğini müthiş anlatıyor. Jack Lemmon başta olmak üzere, oyuncular çok iyi. Filmin en ilginç yanı, vizyona girdikten 12 gün sonra, ABD’nin en büyük nükleer kazası olan Three Mile Island kazasının yaşanması. Yani film daha değil Çernobil, TMI bile yaşanmadan olacakları göstermeyi başarmış. “Nükleer lobi de ne, ben hiç görmedim” diyen nükleerci profesörleri oturtup bu filmi seyrettirmeyi çok isterdim. O zaman da “ama bu film” diyeceklerdir. Tabi, tabi…

3- Dersu Uzala – Akira Kurosawa (1975) – Maxim Munzuk, Yury Solomin

Kuşkusuz Japon yönetmen Akira Kurosawa’nın Düşler’i de bu listeye girebilirdi. Dersu Uzala, Kurosawa’nın yeşil bakış açısının olağanüstü bir ürünü. Bir Japon-Sovyet ortak yapımı olan filmde, Sibirya’nın uçsuz bucaksız yaban düzlüklerinde ve kalkınma adına yok edilen ormanlarında yaşayan, doğanın dilini konuşan, doğanın içinde, doğayla uyum içinde yaşayan bir yerel bilgenin, Dersu Uzala’nın hikayesi. Yaban hayatının benzersiz görüntülerinin yanısıra “ekolojik bilgeliğin” ne olduğunu en yalın biçimde anlatan unutulmaz bir klasik. Yönetmen de, film de tartışmasız bir şekilde yeşil düşüncenin ne olduğunu tanımlıyor.

2- Spirited Away (Ruhların Kaçışı) – Hayao Miyazaki (2001) – Rumi Hiiragi, Miyu Irino, Mari Natsuki

Listenin tek animasyon filmi Ruhların Kaçışı, Japon animasyon film ustası Hayao Miyazaki’nin en iyi filmlerinden biri. Miyazaki’nin bütün eserlerine sinmiş yeşil bakış açısının en iyi örneği. Chihiro’nun hikayesi sanayi uygarlığının doğayı yok etmesini ve direnen ormanın ruhunu anlatan bir masal. Derin ekolojist temaların sinema tarihindeki en güçlü örneği olan Ruhların Kaçışı, Miyazaki’nin dünyasına girmek için de en uygun bfilmlerden biri. Film Berlin’de Altın Ayı ödülü almış ve en iyi animasyon Oskar’ını kazanmıştı.

1- Fitzcarraldo – Werner Herzog (1982) – Klaus Kinski, Claudia Cardinale, José Lewgoy

Geldik tüm zamanların en iyi yeşil filmine. Alman yönetmen Werner Herzog’un Fitzcarraldo’sunu İstanbul Film Festivali’nde (sanırım 2004’te) ilk kez seyrettiğimde, çıkışta filmi birlikte izlediğimiz Süleyman’la (Yılmaz) birbirimize bakıp, “yeşil düşünce dersleri vermeye gerek yok, sadece bu filmi gösterip bırakmak lazım” diye konuştuğumuzu hatırlıyorum. Film Peru’da, 20. yüzyılın başlarında kauçuk işine girmeye çalışan bir çılgın sömürgecinin, balta girmemiş ormanlarda direnen kabilelerle karşılaşmasını ve nehirlerin tanrısının gazabını anlatıyor. Ekolojik kriz, sömürgecilik, kapitalizm, yok edilen Amazon ormanları, yok edilen yerli halklar… Fitzcarraldo’ya sadece yeşil bir film demek bile az gelir. Alman Krautrock grubu Popol Vuh’un müziği de müthiştir. Werner Herzog’un Aguirre, Yeşil Karıncaların Düş Gördüğü Yer gibi başka birçok filmi de yeşil filmler arasında mutlaka anılmalı.

İşte Yeşil Gazete’ye göre en iyi 10 yeşil film böyle… Yorumlarınızı ve önerilerinizi bekliyoruz. İyi seyirler.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.