Köşe Yazıları

Dünya’nın sonu 2012’de geliyor!

0

Yeni bir yıla girdik. 2012’ye girerken, bir süredir unuttuğumuz bir efsaneyle de hasret gideriyoruz. Dünya’nın sonunun geleceği efsanesi bu. Bir benzerini 1999 yılının sonlarında yaşamıştık bu efsanenin. Zaten 2000’e dair örnekleri de bol bol izledik, okuduk son zamanlarda. Benim en sevdiğim örnek ise, o dönem için kalburüstü kalecilerden sayılabilecek olan Arjantin’li Carlos Roa’nın, “Kıyamet kopacak, ben futbolu bırakıyorum.” dedikten sonra, kıyametin kopmadığını gördükten sonra futbola geri dönmesiydi.

Fakat 2012’nin beklentisi, 2000 yılını geçti. Ne kıyamet koptu 2000’de, ne de bilgisayarlar tarih olarak 2000’e geçmekte bir zorluk yaşadı. (Şimdi düşününce ne saçma bir şey halbuki, bilgisayarların 2000 yılına geçemeyeceğini düşünmek.) 2012 küresel bir çılgınlık halini aldı. Mayaların hiçbir özelliğini ciddiye almayan Batı, takvimlerini ciddiye aldı. Bir ara da bir gezegen vardı. 2012 gibi çarpacaktı sanırım. Gelen giden olmayınca şimdi Maya Takvimi’ne göre kıyamet zamanına dönüldü. Mayalar bir uygarlık kurmaları sonucu kıyamet tarihini de net olarak da veriliyorlar. 21 Aralık 2012! Dünya’nın göreceği son gün işte bu tarih. (Gerçi Latin Amerika’da 21 Aralık olduğunda, Dünya’nın her yeri 21 Aralık’ta olmayacak ama olsun, olur o kadar!)

Peki ben ne düşünüyorum? Dünya’nın sonunun geleceğine katılıyorum. İnanıyorum buna. Bu 2012’de (de) olacak. Nasıl yani derseniz, anlatayım. Hem ben de bir tarih vereceğim.

Benim tarihim 21 Aralık değil. Farklı. O kadar iyimser olamayacağım. Fakat Mayalar kadar da net bir tarih de söyleyemiyorum. Sadece kesin olarak hangi günden önce Dünya’nın sonunun geleceğini söyleyebilirim. İşte açıklıyorum: Dünya’nın 21 Aralık’a kadar zamanı yok. Dünya’nın sonu 27 Eylül’den daha önce gelecek. Net olmamakla birlikte 24 Eylül diyebilirim! Ben diyeyim 25 Eylül, siz deyin 23 Eylül gibi yani… Nereden çıktı bu tarih derseniz, anlatayım.

27 Eylül’den daha erken çünkü, 2011’de Dünya’nın sonu 27 Eylül’de geldi. O gelişmiş uygarlığımızın en büyük başarısı şu ki, Dünya’nın sonunu her sene üç gün önce getirmeyi başarabilecek kadar geliştik. Biz, yani insanlık(!), yaşam şeklimizi, tüketim alışkanlıklarımızı, ekonomik sistemimizi değiştirmediğimiz için, değiştirmek bir yana daha da bunlara sarıldığımız için Dünyamız 27 Eylül’e kadar bile dayanmayacak bu sene.

27 Eylül 2011’de ne oldu? 27 Eylül’de doğanın 365 günde emebileceği karbonu biz insanlık olarak doğaya saldık. Günlerin %65’i geçmişken, %100’ü aştık. Ağaçların, okyanusların emebileceği sınırın üstüne çıktık. Yani Dünya’nın sonuna geldik ve aştık. Öyle ki, 27 Eylül’den sonra yaptığımız her kirletici hamle geleceğimizi yok etmek üzerine oldu. Hatta Global Footprint Network (Küresel karbon Ayakizi Ağı) 27 Eylül’ü Dünya Ekolojik Kapasite Aşımı Günü olarak ilan etti.

Dünya, doğa sonsuz değil. Bir sınırı var. Gökyüzü sonsuz değil. Nasıl ki, Marmara Denizi diye bildiğimiz deniz şu anda koca bir lağım çukuru haline getirildiyse, denizler gibi düz bir bardak şeklinden değil, ters bir bardak şeklinde duran gökyüzü de kirleniyor ve bunun bir sınırı var. İşte o sınır 24 Eylül 2012 yılında geçilecek. 24 Eylül’den sonra bir ay boyunca 21 Aralık konuşulacak. Aslında o an zaten Dünya’nın sonunun geldiğini bilmeden hem de.

Şimdi bu bir gerçek ve orada kocaman şekilde duruyor. Fakat biz insanlık(!) olarak 21 Aralık’la uğraşıyoruz! Maya Takvimi üzerine fikirler ortaya atıyoruz ve önümüzdeki kocaman gerçeği görmüyoruz. Tartışmamız gereken, harekete geçmemiz gereken gerçekler dururken, fantazilerle eğleniyoruz! 21 Aralık’ta tabii ki bir şey olmayacak. Fakat insanlar olarak biz 24 Eylül’de gerçekleşecek Dünya’nın sonunu, 21 Aralık kadar ciddiye almadığımız sürece kıyameti bir anda değil, yavaş yavaş yaşayacağız. Yaşamımızı, Dünya üzerindeki canlı yaşamını yavaş yavaş yok etmenin yolunu bulmuşuz zaten, bizim bir de 21 Aralık’a ihtiyacımız var mı? Mayaların takvimi üzerine düşüneceğimize, onların doğa ile uyumlu, doğanın bir parçası olarak kurdukları yaşam üzerine düşünsek olmaz mı?

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

You may also like

Comments

Comments are closed.