Dış Köşe

Fukuşima, Van ve Akkuyu – Özgür Gürbüz

0

11 Mart 2011’de Japonya’daki depremin ardından Fukuşima Nükleer Santrali’nde
dünyanın en büyük nükleer kazalarından biri meydana geldi. Yaklaşık 90 bin kişi
evlerini terk etti. O gün bugündür prefabrik evlerde veya toplu halde belli
merkezlerde yaşıyorlar. Santrale 20 km kala yasak bölge başlıyor. Mali değeri
bugün 20 milyar doları bulan dört reaktör hurdaya çıktı. Nükleer santralin
işletmecisi Tepco firmasının ödeyeceği tazminatların 52 milyar doları
bulabileceği belirtiliyor. Kyodo kaynaklı bir habere göre radyoaktif kirliliğe
maruz kalmış bölgelerin temizliği için ayrılan miktar da 2,87 milyar ABD
doları.

 

İşçiler aylardır radyoaktif
kirlenmeye maruz kalmış toprakları temizlemeye çalışıyor. Öncelikle okullar
taranıyor. Radyasyon bulaşmış toprak ve malzemeler geçici merkezlere taşınıyor.
Tüm bu kirlenmiş toprak ve malzeme insanlardan yıllarca uzak kalması gereken bir
yerde toplanacak. Sadece toprak değil su da kirlendi. Fransız Nükleer Güvenlik
Enstitüsü, dünya tarihinde denizlerdeki en büyük radyoaktif kirlenmenin
gerçekleştiğini söylüyor. Tahminleri 27 bin tera bekerel değerinde radyoaktif
sezyum-137’nin okyanusa sızdığı yönünde. Hiroşima’da bu rakam 89 tera bekereldi.
Fukuşima ilindeki sularda yapılan ölçümler, bölgede bulunan sezyum-137
izotopunun 11 Mart öncesine göre 58 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Başka
bir tahmin, havaya 35 bin 800 bekerel sezyum-137 bırakıldığını öne sürüyor.
Sezyum-137’inin yarılanma ömrü 30 yıl. Etkisini yitirmesi için 10 ‘yarı ömür’
geçmeli. Bir başka deyişle 300 yıl boyunca radyoaktif. 

Çernobil İtfaiyeciler Anıtı
Foto: Ö. Gürbüz

Bu veriler en çok evlerine dönmek
isteyen binlerce Japonu düşündürüyor olmalı. Santralde temizlik çalışmalarına
devam eden işçilerin ölüm haberleri de gelmeye başladı. 6 Ekim 2011 tarihinde
üçüncü işçi öldü. Tepco, bu ölümün de önceki iki ölüm gibi radyasyona maruz
kalma nedeniyle gerçekleşmediğini açıkladı, fazla çalışmayla ilgili olmadığını
da ekledi. 50 yaşlarında, adına gazete haberlerinde rastlayamadığım bu işçi, 5
Ekim Çarşamba sabahı rahatsızlanmış ve bir gün sonra ölmüş. Santralde ölümünden
46 gün önce işe başlamış. Çernobil’de, yangına hayatları pahasına müdahale eden
itfaiyeciler için bir anıt var. Umarım Japonlar da bu isimsiz kahramanlarını
unutmaz. Ölümlerin nedenini kesin olarak bilmek, açıklanan rakamların
doğruluğuna inanıp inanmamak sizin elinizde. Her nükleer kazada olduğu gibi
sivil halkın gerçek verilere ulaşması belki yıllar alacak.

1 MİLYON
KİŞİYE ÇADIRINIZ VAR MI?

 

Ben bu satırları yazarken, kontrol altına
alındığı sanılan nükleer reaksiyonun yeniden başladığına dair Fukuşima’dan
haberler geliyordu. Ben bunları yazarken Van’da çadır tartışmaları sürüyor,
Enerji Bakanı Taner Yıldız, Akkuyu’da fay hattının 120 kilometre uzakta olduğunu
söylüyordu. Van’da fay hattı yok denilen yerde deprem olduğundan hiç
bahsetmeden, Ecemiş Fay hattı’nı hiçe sayarak. Akkuyu’nun solu Alanya sağı
Mersin. Nerden baksan 1 milyon nüfus. Olası bir nükleer kazada Kızılay’ın 1
milyon insana Konya Ovası’nda çadır dağıtmaya çalıştığını bir hayal
edin. 

Şimdi Akkuyu’daki balıkçı size, “derdiniz ne” diye sormaz mı? Sorar
tabi. Son bir yıl içinde Kütahya ve Van depremini yaşayan bu ülkenin
vatandaşları size, “canımıza kastınız mı var, neden bu nükleer inat” diye sormaz
mı?
Onlar da sorar ama yanıt alamaz. Çünkü hükümetin demokrasi kültürü
eksik. İleri değil ‘geri’ demokrasi mübarek. Nükleer enerji konusunu şu
ana kadar hükümetten kaç kişi karşımıza çıkıp tartışabildi? Sıfır! Akkuyu’da
yaşayanların, balıkçıların sorularına kaç tanesi kayda değer bir yanıt
verebildi? O da sıfır! Uzaktan gazetecilere haber yazdırmakla olmaz, çıkın da
karşımıza biz biraz soru soralım.

Geçenlerde Taner Yıldız nükleer
santralin stratejik bir proje olduğu için ‘fizıbıl’ (ekonomik) olamayabileceğini
ima etti. Hatırlayın, nükleeri önce Ruslara bağımlıyız diye pazarlamak istediler
sonra santrali Rus şirketine verdiler. Nükleer santraller depremden etkilenmez
diyorlardı, Fukuşima sonrası bizimki en sağlamı olacak diye yarım yamalak
yanıtlar verdiler. Nükleer ucuz diye bas bas bağırıyorlardı şimdi ise ucuz
değil ama stratejik diyorlar.
Nükleerin stratejik olan tek yanı, terör ve
savaşta stratejik bir hedef olması. Batı’da en çok deprem ve terör konuları
tartışılıyor, depremi, bombası eksik olmayan ülkemde ‘çıt’ yok.
Akuyu’da
halkı bilgilendirme ofisi açmak için kolları sıvayan Rus şirketine bir tavsiyem
var. Bence o ofisi Ankara’da açın. Akkuyu’daki nükleeri biliyor ama nükleeri
tüpgaz sanan Ankara’nın bilgisi hakkında ciddi şüphelerim var.

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.