Spor

Yorum: Gerekirse alt liglerde ama şaibesiz ve temiz olarak

0

3 Temmuz günü ortaya çıkan iddialar, 14 Temmuz’da bir çığ oldu ve Türkiye futbolunun üzerine çöktü. Her geçen dakika ortaya çıkan iddialarla, nasıl büyük bir yalanın ortasında yaşadığımızı, nasıl sporun ve kişilerin takımlarına duydukları sevginin kirletildiğini öğreniyoruz. Aslına bakılırsa, herkesin bildiği, yıllardır konuştuğu olayların, geçtiğimiz sene yaşanan benzerlerini konuşuyoruz. Fark, bu sefer herkes kendi arasında “dedikodu” yapmıyor, savcılık eliyle ortaya atılan iddialar konuşuluyor. Türkiye’de, her takım taraftarının aklına yer etmiş şaibeli maç (ya da maçlar) vardır. Bunlar kanıtlanamayacağı için hep söylenti halinde kalırdı. Şimdi iddia haline yükseldi, kanıtlanmayı ya da aklanmayı bekliyor. Ok bir kere yaydan çıktı artık.

Bu şaibeli durum üzerine daha önce düşünürken, olaylar daha çok Fenerbahçe üzerinde gibi görünüyordu. Aslına bakılırsa Fenerbahçeli olmayanlar için bulunmaz bir fırsat denilebilir bu duruma. Tüm yük, tek takımın üzerine yıkılacak, (hatta bazı Fenerbahçelilerin de desteğiyle tüm yük belli bir iki kişinin üzerine yıkılacak) bir rakip eksilmiş şekilde devam edilecekti. Fakat, şöyle yazmıştım ilk olarak: “Ve ne yazık ki, son sene üzerinden tüm oklar Fenerbahçe’yi gösteriyor olsa da, hiçbir takım çıkıp “benim tarihim tertemiz” diyemez. Dese dese “benim tarihim diğerlerinden daha temiz” diyebilir. Üzerinde bu tip konuların konuşulmadığı pek az sene bulunabilir. Şimdi önemli olan şu, Türkiye, bunu temizlemeye mi gidecek? Yoksa, çıktığı kadarı çıktı, kalanını kurtaralım diye mi bakacak?” (Okumak için: http://urbarli.net/2011/07/05/haftanin-tortusu-17 ) Şimdi geldiğimiz nokta şunu gösteriyor ki, her geçen gün, yeni bir takımın adı ekleniyor bu şaibe bulutuna, yöneticilerin ismi ortaya atılıyor, yöneticiler tutuklanıyor. Oluşan kaotik tartışma ortamında da, kimse benim tarihim tertemiz diyemiyor. Diyene de başka takımın taraftarları hemen tarihten örnekler veriyor.

Dün itibariyle, şaibeler, tuttuğum takıma yöneldi, Beşiktaş’ın teknik direktörü ve bir yöneticisi tutuklandı; Fenerbahçe, Trabzonspor ve adı geçen başka takımlar ile aynı konuma geldi Beşiktaş. Başkasının şaibesi hakkında atıp tutmanın kolay olduğu, fakat iş başka boyuta geldiğinde ise susmanın normal olduğu düşünülebilir. Fakat ben bunu bir şans olarak görüyorum. Bir samimiyet testi olarak görüyorum. Tekrarlamam gerekir, “Çeşitli ihtimaller var bu olayın sonuçlanacağına dair. Kabaca iki yolda toplanabilir bunlar. Ya üzerine gidilecek ve suçlu, suçsuz ortaya çıkacak (Adı geçen takımlar aklanacak ya da ceza alacak ama adalet üzerinden gerçekleşecek bu) ya da bu olay yavaş yavaş kapatılacak (suçlu olan da, suçsuz olan da hukuk üzerinden aklanacak belki ama hep bazı sıfatlar onlarla birlikte anılacak).” (Okumak için: http://urbarli.net/2011/07/07/turkiye’den-neden-bir-barcelona-cikmaz/ )

Neden bir şans? Çünkü insan en rahat kendisini temizler. Suçların üzerinin kapatılması, suçu büyütecektir. Arınmaya çalışmak da herkesi rahatlatacaktır. Sancısız geçmeyecek belki ama öfkeyi öncelikle suça çevirerek hareket etmek gerekir. Bunu da önce mahkemeler yapmalı, sonra da taraftarlar. Balkondan halı silker gibi… Eldeki sopayla halıya, vurulmalı ki temizlensin ortam. Gerekirse, bir sene de alt liglerde destekler taraftarlar takımlarını. Ama hangi takımları? Temiz ve cezasını çeken takımlarını… Hak edilmeden kazanılmış başarılardansa, temizlenmeye yarayan cezalar gelecek için daha mutlu edecektir taraftarları. Yoksa bugün tüm suçlananlar, yarın zaten olmayacaklardı. Fakat takım ve taraftar hep olacak. Takım taraftarını, taraftar da takımını bırakmadıkça futbol sürecektir. Yeter ki, içinde bulunduğumuz ortam ve kişilerin takımlarına duydukları sevgi kirlenmesin.

Taraftarlar, seyirciler yöneticileri değil, takımları severler. Başarılar taraftarları mutlu eder, başarısızlıklar da tabii ki üzer. Fakat yöneticiler değişir, futbolcular değişir (hatta onların değişmesine modern/endüstriyel/profesyonel futbol deniyor) taraftarlar değişmez. Sembol yöneticiler, futbolcular olmuştur, olacaktır. Fakat tüm bunlara rağmen taraftarlar takımlarını severler, takımlarına bağlıdırlar. Düşünüyorum, Beşiktaş’ın şu anda 9 Türkiye Kupası yerine 3 Türkiye Kupası olsa ya da 13 şampiyonluk yerine 9 şampiyonluğu olsa, taraftar daha mı az Beşiktaşlı olacak? Fenerbahçe yıllardır kupa kazanamıyorken, Galatasaray yıllarca şampiyon olamamışken taraftarlarının sevgileri azaldı mı takımlarına karşı? Ya da bir takım şampiyonlukların yarısını kazansa, biz kendi takımlarımızı bırakıp, o takımı mı destekleyeceğiz? Tabii ki hayır.

O zaman el birliğiyle, şaibeleri ortadan kaldırmaya çalışalım. Şaibelerin karşısında duralım. Ceza alacaklar arasında, kimilerimizin en çok bağlı olduğu şey olan takımlar bile olsa, karşı duralım. Yoksa kandırılmaya devam edeceğiz. Müzeler tabii ki önemli ama olan biteni bizler dışında birileri sürekli kirletiyorsa ve bunun cezasını da biz çekiyorsak, harekete geçmenin vaktidir.

Yazıyı yazarken, bir son dakika haberi geldi: Beşiktaş, aklanana kadar bu sene kazanılan ve üzerinde çeşitli iddialar olan Türkiye Kupası’nı Federasyon’a iade etme kararı almış. İşte demek istediğim tam da buydu. Bir kupa fazla aldığı için büyük olmaz takımlar, şaibeli bir kupayı müzelerinde tutmadıklarında büyük olurlar.

More in Spor

You may also like

Comments

Comments are closed.